EĞİTİMGENÇLİKYAZARLAR

Anlıyorum Ama Konuşamıyorum!

Birçok kişinin yabancı dil öğreniminde yaşadığı durumdur “anlıyorum ama konuşamıyorum” problemi. Kişi söylenilen her kelimeyi anlamasa da, kurulan cümlenin anlamını kavrar, ancak kelime hazinesi yeterli olmadığı için cevap vermekte zorlanır. Bir İngilizce öğretmeni olarak çoğu zaman bu durumla okulda da karşılaşıyorum haliyle. Avrupa’da ister devlet okullarında ister özel okullarda yabancı dil eğitimi gören çocuklar, liseyi, hatta ortaokulu bile bitirdiklerinde kendilerini az çok ifade edebilecek seviyeye geliyorlar. Bunun arkasında iyi bir yabancı dil eğitim sistemi yatıyor tabii ki. Ancak bundan ziyade birbirine yakın olan dilleri öğrenmenin kolaylığını da vurgulamak gerekir.

Filologlar İngilizcenin kaynağının Almanca’ya dayandığını söyler, yani tıpkı Almanca gibi İngilizce de Germen dil ailesi kökenine dayanmaktadır. Germen dilleri ise Hint-Avrupa dil ailesine aittir. Cermen kavmi dediğimiz Alman kavimleri, yani Anglo, Sakson ve Jütler bugünkü Almanya ve Danimarka’dan Britanya adasına varmışlardır ve o zamanlar adada yaşayan Keltleri sürerek dillerini adaya yaymışlardır. Bu kavimlerin her biri kendi lehçelerini getirmişler ve bir zaman sonra ortak bir dil doğmasına zemin hazırlamışlardır. Bu dilin İngilizce olarak adlandırılması tabii ki yüzyıllarca sürmüştür. Sanayi devriminde modern İngilizce artık dünyada ciddi bir önem kazanmıştır. Eğitim dili olduğu gibi, ticaret dili haline de gelmiş ve sonunda evrilerek günümüze kadar ulaşmıştır. Şuan Oxford English Dictionary dediğimiz Oxford İngilizce Sözlüğü günümüzdeki en geniş sözlüktür. Hatta en son “Simit” sözcüğünün bu sözlüğe girmesiyle Türkiye’de gündeme gelmiş ve ilgi çekmişti.

İngilizcenin tarihini ve Almanca ile olan bağını ve benzerliğini göz önünde bulundurursak, iki dilden birini bilmek, diğerini daha kolay öğrenmeye yol açabilir tezini ortaya koyabiliriz. Örneğin Almanca bilen bir çocuk İngilizce’yi daha kolay kavrayabilir. Bu sebeple Almanca konuşulan ülkelerin okullarında verilen dil eğitiminin Türkiye’de verilen dil eğitiminden bir nebze de olsa başarılı olma durumu pek şaşırtıcı değildir. Türkçe ve İngilizce cümle yapılarına bakıldığında da, aradaki fark gayet anlaşılır bir durumdur. Türkiye’de bu durumun farkında olan ve okul sistemini buna göre belirlemiş olan birkaç okul mevcut. Kurumlar yabancı dil eğitimini daha kaliteli ve verimli hale getirmeyi hedefliyor. Bu okullar çocuklara belirli bir seviyeye kadar Almanca öğrettikten sonra İngilizce eğitimine geçiyor veya yabancı dil eğitiminin kalitesini arttırabilmek adına farklı kurumlar (bkz: Pasch Okulları, Cambridge International School) ile anlaşma yapıyorlar. Veliler gitgide yabancı dil eğitimine daha fazla önem verdikleri için tercihlerini bu okullardan yana kullanıyorlar. Bu durum henüz son birkaç yıldır gelişen bir sistem. Yabancı dilin dünya da “olmazsa olmaz” haline gelmesi ve okulların iyi bir yabancı dil eğitimi verememiş olması bu sistemin gelişmesinde önemli bir faktör. İyi bir yabancı dil eğitimi nedir diye sorarsanız, elbette tarif etmek mümkün.

Yabancı dil öğrenmek çok sabır ve emek isteyen uzun bir süreç. Bu süreçte öğrenenlerin ve öğretmenlerin yapabilecekleri en büyük hata yabancı dil öğrenmeyi çeviriye ve gramere dayandırmak. Elbette kelime hazinesini genişletmek ve gramer kurallarını bilmek doğru cümle kurabilmek adına çok önemli. Ancak temel bilgiler edinildikten sonra kesinlikle belirlenmiş dört dil beceri alanlarında, (bkz: okuma, duyma, konuşma ve yazma) çalışmak gerekir. Bu becerileri geliştirmek adına birçok kaynak ve alıştırmalar mevcut. İngilizce için Cambridge, Oxford, British Council bunlardan birkaçı. Sabırla ve disiplinle çalışmak bu alanlarda başarıya götüren en büyük etkenlerdir. Her beceri aynı zamanda aynı oranla gelişmez, ancak genelde hepsi birbirine bağlıdır. Örneğin duyu beceriniz çok yüksek olup yazma yeteneğiniz düşük olabilir. Bunun sebebi pratiğe dayalıdır ancak bazı beceriler kendi kendine de gelişebilir. Örneğin duyu beceriniz İngilizce filmler izlediğinizde veya İngilizce müzik dinlediğinizde gelişebilir.

Becerilerinizi ölçebilmek adına farklı sınavlar mevcuttur. Bunlardan en yaygınları IELTS ve TOEFL sınavlarıdır. Bu sınavlar uluslararası sınavlar olmakla beraber, dünya çapında geçerlilikleri vardır. Özellikle iş veya eğitim başvurularında talep edilen sınav belgeleri arasındadır. TOEFL Amerika temelli bir sınav iken, IELTS İngiltere temellidir. Her iki sınavda da dört dil becerileri test edilir. CEFR (Common European Framework of Reference for Languages) denilen Avrupa Dilleri Ortak Çerçeve Programına göre dilde yeterlilik seviyesini ölçer ve altı dil seviyesinden birinde karar kılar. Sınav sonunda bu seviyelerden birinin belgesini alırsınız.

Bir başka önemli nokta ise kelimeleri değil, söz öbeklerini öğrenmektir, çünkü kelimeler tek başına belirli bir anlam oluştururken, başka kelimelerle yanyana geldiğinde farklı anlamlar ortaya çıkabilir. İngilizce’de bu söz öbeklerini çözmek aslında işin zor kısmını halletmek demektir. Bu noktada en iyi öğrenme metoduysa film izlemektir, çünkü gündelik dile aşina olmakla beraber söz öbeklerini de öğrenebilirsiniz.

Tabii ki birçok kişinin en büyük hedefi, akıcı konuşmaktır. Bunun için de belirli uygulamalar mevcut. Bu programlarda online bir konuşma arkadaşı veya hocası edinip her gün düzenli pratik yapılabiliyor. Bunun dışında yabancı dil konuşmayı öğrenmenin en iyi yolu tabii ki o dilin konuşulduğu ülkeye gitmek. Kısa süreli ziyaretlerde elbet etkili olabilir ancak bir dilin iyi bir şekilde gelişmesi için en az 6 ay o ülkede kalmak gerekiyor.

Yabancı dil eğitiminin önemli faktörlerini özetlersek öğrenilen dilin, öncesinde hâkim olunan bir dil ile aynı kökenlere sahip olması büyük bir avantaj. Farklı dil becerilerini geliştirmeye çalışmak ve öğrenilen kelimenin sadece ezberlenmesi değil, cümle içinde kullanılması, böylece söz öbeklerine aşina olmak önemli noktalar. Ancak en önemli noktayı sorarsanız, öğrencilerime de her zaman tavsiye ettiğim şey: Ne kadar zor olsa da konuşurken utanmayın. Yanlış olduğunu bilseniz de o cümleyi kurun. Zamanla neyin yanlış olup olmadığını kendiniz anlayacak, kendi kendinizi düzelteceksiniz. Bir başka tavsiyem ise ne kadar yabancı dil öğrenebiliyorsanız öğrenin, sonuçta ne demişler: Bir lisan bir insan, iki lisan iki insan.

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert