EĞİTİMYAZARLAR

Çocuklarınızı Tanıyor musunuz?

Geçenlerde bir veli görüşmesinde bir öğrencim hakkında bilgi verirken, benim için notlardan daha önemli olan kısım hakkında konuşmaya başladım. Öğrencimin karakteri ve davranışları hakkında övgüde bulundum, çünkü çocuk çok ahlaklı ve yardımsever bir öğrenci. Özellikle öğretmenlerine karşı saygıda kusur etmiyor oluşu benim için aldığı her not ve dereceden daha önemli. Fakat bu durumu veliye anlatırken şöyle bir tepki ile karşılaştım: „Öğretmen Hanım, bunlar iyi hoş ama notları için pek bir şey ifade etmiyor, notlarını mı konuşsak?“ Aslında öğrencimin notları da fena değildi, fakat aile okulda ve sınıf içinde sergilediği tavırlar ve davranışlarıyla pek ilgilenmedi. Anlaşılan, çocuklarını sadece aldığı not üzerinden değerlendiriyorlar ve ona göre çocuklarına bir kaftan biçiyorlardı.

Maalesef, bu durum ile birçok kez karşılaşıyoruz. Pek tabii notlar, dereceler ve okul performansı çocukların geleceği için büyük bir önem taşıyor. Fakat bazen unuttuğumuz bir şey oluyor: Çocuğun kendisi. Evet, çocuğun kendisini, karakterini, onu kendi yapan şeyleri göz ardı ediyoruz ve önemsemiyoruz. Oysa asıl bunlar oturursa çocuk zaten kendiliğinden derslerine dört elle sarılacaktır ve iyi bir performans sergileyecektir.

Birçok aile düşük notlar getiren evlatlarına tepkilerini gösterirken, çocuğun içinde yaşadığı sorunları görmezden geliyor. Hatta bazen çocuğun bir sorunu olabileceği bile akıllara gelmiyor. “Tembellik” adlı mühürü basıyoruz ve cezasını kesiyoruz. Yaşanılan bir sorun yoksa bile çocuğun ahlakı ve karakteri arka planda kalabiliyor. Oysa çocukların güçlü tarafları biraz övüldüğü zaman, kendileri inanılmaz bir motivasyona sahip oluyorlar.

İçsel sıkıntılar üzerinde durulduğu vakit ise, genelde ortaya çıkan sonuç şu oluyor: Çocuk tembel değil ilgiye aç, sorumluluğa aç, belirli kurallara aç. Bu sorumluluğu, kuralları ve prensipleri vermesi gereken kişiler de anne babadır. Yani çocuğa „sen tembelsin, otur dersine çalış“ demek yerine, belirli bir çerçeve oluşturmak ve o çerçeve içerisinde çocuğun kendini geliştirmesine izin vermek gerekiyor. Her ne kadar söylemesi veya yazması kolay olsa da, anne babaların kendilerine sorması gereken soru şudur: „Ben çocuğumu tanıyor muyum, yoksa getirdiği notlara göre onu tanıdığımı mı zannediyorum?“

 

ähnliche Artikel

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert